Birinci Sınıf Bitti Bile

Daha dün gibi oysa ki…

2021 yılının Temmuz ayıydı. Kızımız 1.sınıfa başlayacağı için evimizin yakınındaki bir Devlet okuluna kayıt yaptırmak niyetiyle yaptık planlarımızı. Kayıt zamanı geldiğinde oradaki 1. Sınıf öğretmenleriyle ilgili olumlu referans alamayınca, yönümüzü bu defa evimizin yakınındaki başka bir okula çevirdik. Öğretmenler hakkında bir fikrimiz yoktu ama okul köklü bir okuldu ne de olsa. Ve en önemlisi de evimize yakındı. Görüşmeye gittik. Okulu gezerken, bir yandan kızımıza bu olanakları sunabiliyor olmanın mutluluğunu yaşarken, diğer yandan da küçülüp yeniden ilkokula bu okulda başlasam diye geçirdim içimden. Tam da 40’lı yaşlarımda  hayatta en iyi yaptığım şeyin öğrencilik olduğunu fark etmişken, ne güzel olurdu yeniden ilkokula başlamak!

Her neyse, okulu gezdik, beğendik. Kızımın en sevdiği kısım gösteri salonu oldu. Gösteri yapmayı çok seviyordu ama bir pandemi çocuğu olarak sadece 4 yaşındayken ana okulunda yaptığı gösteri kaldı hafızasında. Öğrenim hayatının son iki yılını pandeminin yarattığı kapalı-kısıtlı eğitim ortamında geçirdi diğer tüm çocuklar gibi.  

Kayıt yaptırmaya karar verdik. Başka okula bakmadık bile. Çünkü burası evimize yakındı ve tüm öğrencilik yaşamını -buna doktora da dahil- yürüyerek gidip gelebileceği okullarda tamamlamış birisi olarak bunun ne büyük konfor olduğunun farkındaydım. Hele ki büyük şehrin trafik sıkıntısını düşününce…

Kayıttan bir süre sonra öğretmen ile tanışmak için randevu oluşturulacağı söylendi. O sırada kıyafet ve kırtasiye alımlarını yaptık okulun sayfasından. Bu arada günler geçti ama bir türlü tanışma gerçekleşmedi. Sosyal medyada aynı okulun farklı kampüslerinde tanışmalar bir bir yapılıyor, bizimki bir türlü olmuyordu. Acaba bizi unuttular mı diye okulu aradım ama “henüz yapılmadı, öğretmenimiz sizi arayacak” denildi. Neyse sonuçta tanışacağımız gün geldi çattı. Diğer branş öğretmenleriyle de tanışacağımızı umuyordum ama sadece sınıf öğretmeni vardı sınıfta. Gönül isterdi ki hepsi bir arada olsun ama olmadı öyle. Sınıf öğretmeni bir kadındı, zaten kızımızın kişiliğini göz önünde bulundurunca ben de kadın öğretmen olsun istiyordum. Kendimi şanslı hissettim. Kısa bir görüşmenin ardından vedalaşıp ayrıldık.

Okul, 31 Ağustosta yarım gün olarak açıldı. Oryantasyon sürecinin ardından 1 Eylül’de tam gün olarak açıldı. Açıldı açılmasına da bize okulu gezdirirken ferah bulduğum sınıfa yeni masalar konulunca sınıfta kımıldayacak yer kalmamıştı. Üstelik pandemi ortamında! Pandemi olmasa da bu fiziki koşullar devlet okulu kalabalığını aratmıyordu! Çok canım sıkılmıştı. Yönetimle konuştum ama sonuç değişmedi. Durumu kabullenmekten başka çare yoktu artık. Kızımın gözlük kullanması maske takmasını sınırlasa da, ısrarla takması yönünde telkinde bulunuyordum. Sınıfa da bir paket maske götürdüm, çocuklar  sık sık maskelerini değiştirsinler diye. O kalabalık sınıfta virüs kaparsa diye çok korkuyordum.

Ekim ayı geldiğinde Cumhuriyet Bayramı için hazırlıklar yapılır diye bekledim. Kızım bir an önce sahneye çıkıp şarkı söylemek, dans etmek, ya da ne olursa olsun bir şeyler yapmak istiyordu. Ama tek yaptıkları okulun bahçesinde çalan marşlara bayrak sallayarak eşlik etmek oldu. Ben şaşkın, kızımsa üzgündü. 10 Kasım’da da benzer bir ortam yaşandı. Başka okullarda pek çok etkinlik yapıldığını gördüm sosyal medyadan, şiirler, konserler, halk oyunları…Bizim okulun pandemiyi bahane ederek işin kolayına kaçtığını düşündüm.

Kasım ayı bitmemişti ki İngilizce öğretmenimiz ansızın işi bıraktı. Ara tatile sadece iki hafta vardı ve ben de kızım da onu çok sevmiştik üstelik. Ama yapacak bir şey yoktu yine. Ara tatilde de sınıf öğretmenimiz ayrıldı. Anaokulu süreçlerinde de kızımın öğretmenleri sık değiştiği için ona bu konuyu anlatmam zor olmadı. Zaten her derse farklı öğretmen geldiği için de öğretmen değişimi etkisi daha az oldu.

Farklı görüşler olsa da 1’er haftalık ara tatillerin çocuklara dinlenme ve okulu özleme olanağı sunduğunu düşünüyorum. Yaz tatilini ise uzun buluyorum.

Ara tatil dönüşü yeni sınıf öğretmeni ve yeni İngilizce öğretmeni ile başladılar yeni döneme. İngilizceyi çok seven kızım artık İngilizce dersine ilgi göstermiyordu. Giden öğretmeninin üzüntüsünü kolay atlattı derken, gelen öğretmenine alışma sürecini hesaba katmamışım demek ki. Sınıf öğretmenine uyumu da aynı derecede zor oldu. Zaten çok geçmeden ikinci sınıf öğretmenimiz de ayrıldı. Ona veliler olarak biz de alışamamıştık ne yazık ki. Çocuklarımız için de bizim için de kayıp 2 ay yaşandı. Her ara tatilde öğretmen değişmesine de alışmıştık zaten. Ne olacak bir tane daha değişsin!

Sömestr tatili dönüşü yeni öğretmenin heyecanı sarmıştı içimizi. Kızıma belli etmiyordum ama bu defa son olsun istiyordum. Tekrar bir değişikliği bünyem kaldırmayacaktı, ruhen yorulmuştum. Kafam karışıktı, tereddüt içindeydim. Zamanla kendisini tanıdık ve alıştık. Öğretmenimiz iyiydi ve bu defa değişiklik gerekmeyecekti. Onun açısından da işler yolundaysa tabi. Ne de olsa iş hayatının farklı dinamikleri var.

Yeni dönemde iki arkadaşları okuldan ayrılmış, başka okula gitmişlerdi. Dönem sonuna kadar bu şekilde devam edeceğimiz söylendi. Çocukların kimliklerinden bağımsız olarak sınıf mevcudunun azalmış olmasına sevinmiştim. Çünkü başta da söylediğim gibi sınıfın fiziki koşulları oldukça kısıtlayıcıydı. Keşke hep böyle devam edilse ama acı haber tez duyuldu. İkinci sınıf için yeniden 24’e çıkmış bile sınıf mevcudu!

Okulumuzda son derslerde haftada iki gün kulüp dersleri var. Biz kızımızın da isteği ile minik şefler kulübünü ve akıl oyunları kulübünü seçtik. Minik şeflerin tanıtımında sağlıklı besinler ifadesini görünce sağlıklı beslenme bilinci aşılanacak bir program olarak düşündüm ama pek düşündüğüm gibi olmadı. Daha çok tatlı ağırlıklıydı yapılanlar. Ben pek hoşnut olmasam da kızımın tam istediği şeydi bu! Akıl oyunları kulübünde ise benim bile yapamadığım bir su doku çalışma kağıdı getirdi eve kızım. Ki ben su doku çözmeyi çok severim. Böyle olunca, yaratıcı yazarlık kulübüne geçti. Memnun muydu, değil miydi pek renk vermedi ama yazı yazmayı hiç sevmeyen bir çocuk olacağını nerden bilecektik ki bu kulübe karar verirken! Kurslardan da piyano kursunu istemişti. Müziğe karşı hep ilgisi vardı ama bakalım yetenekli miydi? Parmakları küçük olsa da öğretmeni çalabilir dedi ve böylece piyano derslerine başladı. Haftada bir gün ders sonrasında okulun müzik sınıfında 3 kişi ders alıyorlardı.

İkinci dönem biraz daha hareketli geçti. Gösteri salonunda çeşitli etkinlikler yaptı çocuklar. Veliler davetli değildi. Gönderilen fotoğraf ve videolardan biliyorduk yapılanları. Kızım mutluydu yaptıklarından, gerisi teferruattı. 23 Nisan için yapılan etkinliğe biz de davet edildik. Çocuklar heyecanlı, biz onlardan daha heyecanlıydık. Şarkılar söyleyip dans ettiler. Sonra okuma bayramının hazırlıkları başladı. Her gün prova yapıyorlardı, sonlara doğru prova sayısı artırıldı. Okula daha mutlu gidiyordu artık, ne de olsa gösteri yapacaktı. Haziran ayı geldi, çattı. Okuma bayramı için salonda yerimizi aldık. Okul profesyonel çekim yaptırmadığı için çekim yapma işi velilere düşüyordu. Onun için de önlerde yer kapmak önemliydi! Yerimizi de kaptık, izlemek için hazırdık. Kızım mamma rabbit olmuştu. Kostüm giyeceklerini sanıyordu, bize öyle anlatmıştı ama yüzündeki sadece bir tavşan maskesiydi. Ve kendisini olur da tanıyamazsak diye bize el sallayıp, parmağıyla da kendisini gösterdi, bu benim diye! Çocukluk ne güzel, ne masum şey! Onca provadan dolayı benim mi beklentim yükseldi bilmiyorum ama beklentimin çok altında bir çalışmaydı izlediğim. Sandalyeye oturmuş tavşan maskeli çocuklar yerine sahneyi dekorla biraz daha zenginleştirebilirlerdi. Ama yine de verilen emeğe saygı göstermek gerek, emeği geçenlerin eline sağlık.

Son haftaya geldiğimizde bir köy gezisi, bir de piknik yaptılar. Köy gezisi çok hoşuna gitmişti. Şalvar giydirip başına yemeni bağlamışlar çocukların. Gözleme açıp yoğurt yapmışlar bir de üstelik. Fotoğraflardan anladığıma göre günleri çok güzel geçmişti. Aynı günlerde okulun müzik kurslarının gösterisi için provalara da katılıyordu. Karne gününden bir gün önceki akşam yapıldı gösteri. Hem kızımla hem de diğer müzik kursu öğrencileriyle –ki aralarında keman çalanlar ve bateri çalanlar da vardı- gurur duydum. Çok güzel bir gece oldu. Beni mest ettiler. Şimdilerde elime hiç almasam da  ben de ud dersleri almıştım uzun yıllar önce. Korolarda şarkı söyledim, bir keresinde solist te olmuştum üstelik. Okul hayatımda da trampet çaldım, halk oyunları oynadım, şiir okudum, şarkı söyledim…Okulda yapılan her gösteride vardım her daim. Keşke yeniden öğrenci olsam duygusunu bir kez daha yaşadım o gece.

Yıl boyu okulla ilgili çeşitli olumsuz duygular hissetmiş olsam da, final güzel oldu. Yılı olumlu duygularla tamamladım. Kızımın karnesi de güzeldi üstelik. Dikkat eksikliğine rağmen güzel tamamlamıştı o da yılı. Mutluydum. Şimdi ikinci sınıfın beni ve kızımı daha zorlayacağını düşünmek istemiyorum. Bir süre bu olumlu duygularla devam etmek ve gelecek endişesiyle kendimi yormak istemiyorum.

Artık yaz tatiline girdik. Biraz dinlenmek ve enerji toplamak lazım. Sonrasına bakarız.